Yoksa 2 Yaş Sendromu Kapıda mı?

Aslında bu yazıyı çok daha sonra yazarım diye düşünüyordum ama sanırım vakti geldi. Daha doğrusu Eliz bu konuda hızlı çıktı:)

Araştırdığım kadarıyla bizim için 2 yaş sendromu belirtileriyle kapıda? Paylaşmak istedim çünkü belki fikir alışverişi ile minik tüyolar yakalayabiliriz birbirimizden…

İlk olarak neden böyle düşündüğümü açıklayayım:) 11 aylıkken ‘ben kendim yerim’ atarıyla bizi bir hayli şaşırtan Eliz şuan 17 ay içinde ve geldiğimiz nokta ‘ben yaparım canım’ 🙂

İki yaş sendromu 24 ay dolduğunda başlayan bir süreç değil. Daha önce Büşra ile sohbetimizden yazdığım yazıda, 1 yaşın bireyselleşmenin ilk adımı olduğundan bahsetmiştim. 

2 Yaş ise literitürde tam tanımıyla ‘Özerklik’ olarak anılıyor! Yani bizim ufaklıklar ‘ben bebek değilim, sizler gibi büyük bir insanım’ moduna giriyor ve karakterini oturturken bizimle yaşadığı çatışmalara da ‘2 yaş sendromu’ deniyor… Tabi bu benim tanımım oldu:) Askında bizim annelerimizin ‘çocukken pek inatçıydın, pek atarlıydın’ lafları aslında şuan bizim ‘Terrible Two’, ‘Horrible Tree’ gibi her bir yaşa özel adlandırılan sendromların taaa kendisiydi!

Gelelim 2 yaşın olayına… Bebekken anneyle ayrı birey olduğunu fark edemeyen bu cücükler (biliyorsunuz ben bebek ve çocukları cücük diye severim), hareket becerileri gelişmeye başlayınca birey olduğunun da daha çok farkına varıyor. Kendi istekleri, duyguları olduğunu anlamaları ve anneden uzaklaştıklarını görmeleri de onlara duygusal iniş çıkışlar yaşatıyor. Kolay değil bebeklikten çocukluğa geçiyorlar. Tabi bunun ceremesi de %95 anne %5 babaya kalıyor:)

Şaka bir yana bana göre gerçekten önemli bir dönem. Yani çocuğun kişiliğinin oluşmaya başladığı günlerde verdiğin tepkiler onun inatçı kişiliğini azdırabilir, içine kapanık bir bireye çevirebilir yani her an herşeye sebep olabilir! İşte bu dönemde benim derdim bu…  Ben onu tepkilerimle yanlış yönlendirmekten korkuyorum. Mükemmel anne değilim olmaya da çalışmıyorum, çocuğum mükemmel değil ve olsun da istemiyorum. Hatta mümkünse mükemmel olmasın çok gereksiz, insan dediğin hata da yapar:) Ben sadece mümkün olduğunca doğru davranmaya ve onun da mümkün olduğunca mutlu bir insan olarak yetişmesi için çalışıyorum ki, bence en zoru bu…

Biz Aytek ile bu konuları daha Eliz benim karnımdayken konuştuk. Onu büyütürken birbirimizi tufaya getirip kötü ve iyi polis olmadan, tek dile sahip olmak ilk ortak fikrimizdi. İşte şimdi bunu uygulamamız gereken en önemli dönemeçlerden birindeyiz… 

Eliz şuan ‘hayır’ kelimesine karşı isyanda. Örneğin ‘O oyuncağı alma Elizcim’ dediğinde suratına bakıp yere fırlatıyor, ‘Buradan geçemezsin hadi kucağıma gel’ diyip kucağına alınca tokat atıyor, eğer kayış koparsa da ağlayabiliyor…

Bunlar şuan sizin tahmin ettiğiniz hayatımızı bitiren korkunç süreçler değil. Açıkçası öyle olacağını çok düşünmüyorum da:) Çünkü şimdiden bizim yaklaşımımızın işe yaradığını görmeye başladık bile…

Bizim yaklaşımımız ne mi? İşte bizim yaklaşımımız;

İlk olarak bize aşırı tepki verdiğinde biz ona ortama ve konuya göre ya sadece tekrar ‘hayır’ diyoruz ve sonrasında tamamen kayıtsız kalıyoruz. Bazı durumlara ise en baştan yok sayıyoruz yaptığı şeyi. Zaten ilgilenmediğimizi görünce sakince yanımıza geliyor. Hatta şirinlik yapıp konuyu kendi dağıtmaya çalışıyor. 

Bir diğer yöntemimiz ise dikkat dağıtma! Bir şeye takacak gibi olursa ‘gel bak Jack seni çağırıyor, galiba oyun oynamak istiyor’ diye şaşırtıp ve heyecanlandırıp hooppp kucaklayıp olay yerinden uzaklaştırıyoruz:)

Eğer o istediği şeyi vermeyeceksek veya yapmayacaksak ağlasa da, yırtınsa da yapmıyoruz. Sussun diye en sonunda pes eder veya anne ‘hayır’ derken, baba gizlice o istediğini yaparsa işler çığrından çıkar emin olun:)

Ama bu tehlikeli durumlarda geçerli. Eğer kendi yemeğini yemek için inat ederse, kaynar çorba olmadıkça kendi çatal kaşığıyla kendi tabağından döke döke yemesine izin veriyoruz. Arada bir çatalı daha düzgün tutması veya dökmeden alabilmesi için ‘Gel bakalım çatalını köftene beraber batıralım ama sonra sen kendin ye’ gibi ufak müdahalelerde bulunuyoruz. İnanmazsınız kendi başına yemek yemek bir çocuk için büyük bir gurur sebebi:)

Daha da temeli biz Eliz ile hep konuşuyoruz. O da henüz ilk dili Japonca’nın:) yanına Türkçe’yi ekleyemese de bize kendi dilinde cevap veriyor. Dilini anlamasak da vücut dili ne hissettiğini çok iyi anlatıyor.. Lütfen ama lütfen çocuklarınızla siz de konuşun. Hatta mümkünse onun boyuna inip yani yere oturup onunla konuşun. İnanın herşeyi o kadar iyi anlıyorlar ki şaşarsınız. Örneğin Eliz, onunla konuştuğumuzda cidden dinliyor ve daha kolay ikna oluyor.

Bunlar şimdilik başımıza gelenler… Bu konunun daha devamı gelecektir kesin… 

Biliyorsunuz ben hep iyi annelik hikayeleri de olduğuna inanıyorum. Tıpkı Eliz doğduğudan beri herkesin korku dolu hikayelerinin hiç birini yaşamadığım gibi bu dönemden de korkmuyorum. Evet zorladığı zamanlar olacaktır ama ben Eliz ile yaşadığım her saniyenin mutluluğuyla 5 saniye sonra hatırlamayacağıma eminim!

Bir şansımızın da Jack olduğunu düşünüyorum açıkçası. Çünkü Eliz, Jack ile çok eğleniyor… Dikkatini dağıtmamız için Jack bize büyük bir yardımcı yani:) ‘Eliz bak Jack seninle oyun oynamak istiyor. Gel ona oyuncak götürelim!’ dememiz onu hep heyecanlandırıyor ve elindekini bırakmasına sebep oluyor. Neymiş 2 yaş sendromunun en büyük dostu evdeki 4 ayaklı kardeşlermiş:)

Bakın 2 yaş sendromunda hangi belirtiler olabiliyormuş;

  • Yoğunlukla istediklerini anlatmak yerine sık ve tiz bir sesle ağlamayı tercih eder.

  • Konuşuyorsa “Hayır”, “ istemiyorum”, “gelmem, yapmam” ifadelerini bol bol duyabilir, konuşmuyorsa hareketlerinden net bir şekilde hissedebilirsiniz.

  • İstekleri yapılmadığında aşırı tepki içeren davranışlar gösterebilir. Başını yere vurma, anne babaya vurma, eşyaları etrafa fırlatma hatta bazen saatleri bulan öfke patlamaları bunlardan bazıları 🙂
  • İştahı kesilebilir…
  • Uyku problemleri yaşanabilir. Geç yatma isteği, gecenin bir vakti kalkma ve yatmama isteği gibi…
  • Ebeveyn tepkisine karşı küsme, alınma, kendi kendine içlenme, kendi kendine konuşma tepkileri gösterebilir.
  • Birçok şeye yumruklarını sıkarak ve bir ayağını yere vurarak itiraz edebilir.

  • Kendine çok fazla güvendiği için dışarı çıkıp komşuya gitmeye, camdan sarkmaya, elinizi bırakıp koşarak yola kaçmaya bile çalışabilir. O yüzden bu özgüvenin yol açabileceği tehlikelere karşı önlemlerinizi arttırın.

  • Ne kadar sürer derseniz. 18-36 ay arası sürebilir ve bunun ne dozda yaşanacağı tamamen çocuğunuz ve bir o kadar da size bağlıdır…

Sizde durum nedir? Bizim evde durum tam da ‘Yaşasın 2 yaş’ 🙂

 
 

 

Henüz Yorum Yok

Yorum bırakın

Email hesabınız yayımlanmayacak.